30 Aralık 2008 Salı

Michel Gondry


Seda diyor ki:
Son dönem yönetmenleri arasından sıyrılmış bir adam, hayal yönetmeni..
Herşey bir zamanlar davulcusu olduğu "oui oui" adlı gruba klip çekmesiyle başlar bu klip ile Mick Jagger tarafından farkedilir ve "Like a Rolling Stone" işini kapar.
Ardından Björk, Radiohead, The Chemical Brothers gibi başarılı grupların sevdiğim şarkılarına paradokslarıyla görsellik katar..
İzlemekten en çok haz aldığım klibi:
Radiohead - Knives Out

Ve reklam sektöründe başarılı olduğunun kanıtı olan Levi's reklamı:
Levi's Commercial
Eternal Sunshine of the Spotless Mind ile aklımı mıhlayan, The Science of Sleep ile hayal dünyamı baştan çıkaran mucize..

Daha fazla bilgiye ingilizce olarak Buradan ulaşabilirsiniz.

28 Aralık 2008 Pazar

Jan Saudek & Sara Saudkova


Doruk diyor ki:
Çekler'in iki büyük fotoğraf sanatçısı. Estetik kavramının göreceli olduğunu gösteriyorlar bize.
Buradan onlar hakkında her şeye ulaşabilirsiniz ingilizce olarak.

27 Aralık 2008 Cumartesi

Tigre e la neve, La | The Tiger and The Snow

Doruk diyor ki:

Erkek: Neden hayatımızın sonuna kadar birlikte yaşamıyoruz? Kolay.
Kadın: Kar üzerinde kaplan görmek kadar kolay.
Erkek: Görürsek eğer, birlikte yaşayabiliriz. Tibet'e gideriz o zaman,
orada kaplanların üzerine hep kar yağar.
Kadın: Ama biz Roma'da yaşıyoruz. Roma'da bir kaplanın üzerine kar yağacak!

Gibi bir sahneden ismini alan film, son zamanlarda izlenebilecek en güzel aşk filmlerinden biri bana göre. Filmin geçtiği mekan itibariyle, ABD'nin Irak'ı işgalini de konu alan film, savaş sahneleriyle sıkmıyor, çünkü savaş hep arka planda kalıyor. Bir savaş filmi değil, bir aşk filmi, bir aile filmi. Yer yer komik, yer yer yıkıcı. Yönetmen Roberto Benigni. Başrollerde de yine kendisini görüyoruz. Jean Reno Irak'lı bir şair rolünde. Bu iki büyük oyuncuya Vita è bella, La (Hayat Güzeldir) adlı filmden tanıdığımız Nicoletta Braschi eşlik ediyor.

Film benim aklıma: "Büyük bir aşk için neleri göze alabilir insan?" Sorusunu getirdi ve aynı zamanda bunun cevabını da verdi bana.
İnsan aşkından ne zaman vazgeçmeli? Birinden ne zaman kesmeli insan umudunu?
İzleyip, görmeli...
Imbd puanı: 6.9/10

18 Aralık 2008 Perşembe

The Gadsdens - The Sailor Song



Doruk
diyor ki:
Myspace ünlüsü brit pop grubu The Gadsdens'in başarılı parçası. İngiliz gruptan kısaca bahsedecek olursak, Pop, Indie ve Melodramatik Popüler müzikle uğraşıyorlar. Grup vokal Jody Gadsden tarafından kurulmuş. The sailor song ile dünyaya, kendilerinden çokça söz ettireceklerini haykırıyorlar.
The sailor song'u dinlerken ben, hiç gitmediğim, belki de hiç gitmeyeceğim halde, bir okyanusun ortasında hissediyorum kendimi. Sanki uzun bir yolculuğa çıktığımı, geride sevdiklerimi, anılarımı bıraktığımı düşünüyorum. Evet karaya hasret kalacağım. Ve döndüğümde yeri öpeceğim biliyorum...
Dinlerken, hava kararıyor birden, altımızda karanlık deniz beliriyor ve sanki su, altınızdan akıp gidiyor. Kara görünmüyor. Güverteye çıkıyorum, geminin ön korkuluklarına tutunup, sevdiğimi düşünüyorum. Sert rüzgâr yüzüme çarpıyor, parçanın ritmiyle hareket ediyorum adeta.
Piyanonun hızlı temposuna rağmen, sözler, mistik ve duygusal havasıyla sizi alıp götürür. Modern bir ağıt gibi...
İşte böyle bir yolculuk ve işte öyle bir parça...
Buradan yasal olarak dinleyebilirsiniz.
Ayrıca Myspace adreslerine de buraya tıklayarak zıplayabilirsiniz.

15 Aralık 2008 Pazartesi

James Nachtwey



Seda diyor ki:
“Savaş karşıtı bir fotoğrafçı kurbanların yanındadır”

İnsanların gazete okurken ya da haber bültenlerini izlerken kayıtsız kaldıkları, bazen görmezden geldikleri yerde olmak, kanı belgelemek..
Biz güvenli evlerimizde, rahat koltuklarımızda, çaylarımızı yudumlarken 'bu adamın derdi ne?' diye düşünüyorum. 'Evet, biri gitmeliydi ve yapmalıydı.' diyorum sonra.. Açlığın, korkunun, telaşın, yalnızlığın, kaybedişin, çaresizliğin net kareleri çoğu zaman siyah-beyaz ve çoğunlukla içinde iki-üç figür yer alıyor.
Savaşı şık tepsiler içinde sunmadığını görüyorum, gökyüzü, silah, çocuklar, karanlık olması gerektiği gibi, hiçbir şey eğreti durmuyor. Acı olduğu yerde ve ayakta..
Sorulacak çok soru vardı ve John Paul Caponigro ile yaptığı söyleşide bir çoğuna yanıt buldum.
Söyleşi

Galerisinde fotoğrafların altına tarih, yer ve olay belirtmesi beni etkiledi ve yapmış olduğu işe bir kez daha saygı duymamı sağladı.
Galeri

10 Aralık 2008 Çarşamba

Pred Dozhdot / Before the Rain


Seda diyor ki:
"Kuşlar çığlık atarak kara gökyüzünde uçuşuyor. İnsanlar sessiz, beklemek kanıma acı veriyor." Mesa Selimovic

Ve film başlar..
İyi bir yemek gibi.. Tuzu, baharatı, kokusu ve rengiyle.. Müzikleri; o yemeğin yanında içilebilecek yegane şarap gibi..
Kelimeler, yüzler, fotoğraflar.. Acı akıyor bir tarlaya, Londra taksisine, köy sokaklarına, bir kadının rahmine, bir adamın kalbine.. Üç döngü döner aynı çemberin içinde..
“Zaman ölmez, çember yuvarlak değildir.”
diyerek çembere yan tarafından bakmamızı sağlamıştır, sonrasında çember bugün değildi, yarın olmayacak dedirtir..
Ardından "Barış bir istisnadır, kural değil." diyerek bir Balkan ülkesinde sona gelinmiştir..

Yönetmeni Milcho Manchevski aynı zamanda senaryosunu yazmıştır ve ilk uzun metrajlı filmidir.
Genç oyuncular deneyimli olmasalar da göze batmaz film boyunca. İmbd puanı: 8.1/10
İyi seyirler..

La chute de l'ange



Doruk
diyor ki:
Feridun Düzağaç'ın "Beni bırakma" adlı parçasının klibinde bir kısmını gördüğümüz, 2006 yapımı, başarılı bir Fransız animasyonu. Hikâye Stanislas Barthelemiy'e ait. Mikros Image tarafından yapılmış. Oldukça etkileyici, özellikle sonu.
Buraya tıklayarak, animasyonun tamamı izleyebilirsiniz.

Little Miss Sunshine


Doruk diyor ki:
Dwayne
: Bazen yaşım on sekiz olana dek uyuyup, aradaki tüm saçmalıkları sallamak; liseden, her şeyden, kaçmak istiyorum.
Frank: Marcel Proust'u tanır mısın?
Dwayne: Sen onu öğretiyorsun.
Frank: Evet, Fransız yazar. Tam bir ezikti. Hiçbir zaman düzgün bir işi olmamıştı. Karşılıksız aşkları vardı. Eşcinseldi. Yirmi yılını neredeyse hiç kimsenin okumadığı bir kitabı yazmakla geçirdi. Ama muhtemelen Shakespeare'den sonraki en muhteşem yazardır. Her neyse, o hayatının sonuna kadar düşüşteydi... Ve arkasına dönüp baktığında acı içinde geçen onca yıl. Hayatının en güzel yıllarıydı, çünkü onu o yapan yıllardı. O yıllar boyunca mutlu muydu? Bilirsin, koca bir kayıp. Bir şey öğrenmezsin. Yani, on sekiz yaşına kadar uyursan kaybedeceğin acıyı düşün. Demek istediğim... Lise? En acı dolu yıllar lise yıllarıdır. Bundan daha hoş bir acı bulamazsın.

Böyle işte. Yönetmen koltuğunda Jonathan Davis ve Valeri Faris var. Başroldeki küçük kız, önümüzdeki 5 seneye damgasını vuracağı düşünülen Abigail Breslin. Film bir yolculuğu anlatıyor.
Hayatta iki çeşit insan vardır: Kazanan ve kaybedenler. İlkesinden yola çıkarak tamamlıyoruz yolculuğu. Bir aile olmanın ne kadar önemli olduğunu, bir bütünün parçalarının teker teker birer "loser" oluşlarının bütüne etkisini görüyoruz. Imdb puanı 8.1/10.
İyi seyirler...

6 Aralık 2008 Cumartesi

Fotoğraflarla Hindistan



Doruk
diyor ki:
Fotoğrafa "tutkum" diyen Edirne'li fotoğraf sanatçısı, Bülent Öniz "Hindistan" adlı sergisini 1 Aralık'ta Edirne'de açtı. Fotoğraflar şu anda, Trakya Üniversitesi'nde, kütüphane binasında sergilenmekte. Sergiyi gezdikten sonra, Bülent Bey'in ziyaretçiler için küçük bir masanın üzerine bıraktığı misafir defterine fotoğraflar hakkında düşüncelerinizi de yazabilirsiniz. Canlı renklere ve an fotoğraflarından çok, portrelere yer vermiş Bülent Öniz. Benim en beğendiğim fotoğrafıysa, yol kenarında annesinin peşinden koştuğunu tahmin ettiğim çocuğu ve kadını yakaladığı fotoğraf oldu. Diğer illere gidecek mi, şu anda bu konuda bir bilgi vermemiş; fakat zaten sergi fotoğraflarının bazılarını, Fotokritik adlı fotoğraf sitesindeki portfolyosunda da yayınlamış.
Fotoğraflara buradan ulaşabilirsiniz.

Bir de makinesini merak edenler için, Bülent Bey'in makinesi ve objektifleri:
Makine:
Nikon D300
Objektifler:
Nikon Nikkor AF 24-85mm f/2.8-4
Nikon Nikkor AF 60mm f/2.8 Mikro
Nikon Nikkor AF DX 12-24mm f/4
Nikon Nikkor AF-S 70-200 VR
Nikon Nikkor AF-S DX VR 18-200mm f/3.5-5.6G IF-ED

28 Kasım 2008 Cuma

Merhaba

Başlıyoruz, biz doruk ve seda, bal ve zeytinyağı.